GİYİM-KUŞAM

mamen yerli dokumadır. Hammaddesi tarlada yetiştirilen kenevir kabuğudur. Bu bitkiye halk “kendir” der. Bunun dokunmuş kumaşına halk “tevek” der. Göynek tevekten biçilir ve dikilirdi. Bugün artık kullanılmaz. Bütün tevek dezgahları dağıtılmış, yerini hazır giyim almıştır. (Bu dokuma işinin nasıl yapıldığını ilerki bölümlerde ayrıntısına kadar anlatacağız).

İç don: Eskiden adına “tevek donu” denirdi. Bu günkü kilot, şort yerine giyilirdi. Bu da aynı göynek gibi yapılırdı.

Zipka/Pantolon(Pontul): Bu pantolonun paçaları çok dar ve yanlardan düğmelidir. Bunun tam aksine yukarısı oldukça geniştir. Yün dokuma kumaştan yapılır. Tamamen yerlidir. Yün dokumacılığı, tevek dokumacılığına göre tamamen farklıdır. Tanıtmaya çalıştığımız zipka, pantol bugün artık giyilmez, yerine normal pantolon giyilmektedir.

Ceket(Ceget): Yine yün dokumadır. Zipka pantolon ile takım olarak giyilir. Takımın rengi, alt-üst siyahtır. Bugün zipka gibi bu da artık giyilmez; yerini, konfeksiyon ve terzi imali ceketler almıştır.

Çorap(Corap): Halkın “corap înesi” dediği küçük şişlerle-yün ipliğinden-elde örülmektedir. Rengi, yünün rengidir; boyama yapılmaz. Bugün kış mevsimlerinde bu çoraplar hala giyilmektedir.

Çarık(Çaruk): Deriden elde yapılır, ayağa giyilirdi. Eskiden ayakkabı yaygın değilken tamamen bu çarıklar giyilirdi. Ancak uzun süre dayanıklı değildi. (Çarığın nasıl yapıldığı, ilerki bölümlerde ölçüleriyle birlikte ayrıntılı olarak anlatılacaktır).

Görüldüğü gibi; eskiden hiç para harcanmadan sağlanan giyim, bugün ağır paralara mal olmaktadır. Yerli malı kullanma alışkanlığı teşvik edilir ve geliştirilirse giyim daha ucuza mal olabilir. Bunun gibi, eskiden herkesin yağı, sütü, yumurtası kendi ürünü iken bugün bunlara para verenlerin sayısı bir hayli fazladır. Üreticilikten tüketiciliğe doğru hızlı bir geçiş göze çarpmaktadır. Kadınlar da, bugün tamamen para ile çarşıdan giyinmektedir. Eskiden el dokuması yerli ürünlerle yarı yarıya giyinmek mümkündü. Kadınların, eskiden giydiği elbiseler şunlardı:

Yallık/Yarlık: K
utnu denen kumaştan yapılırdı. Bu kumaşı, pamuk ya da ipekle karışık, kalın, ensiz kumaş diye tanımlayabiliriz. Kadınlar bunu, dört ucundaki ipleri vasıtasıyla yakalarına, göğüslerinin üzerine takarlardı. Bugün kesinlikle yok oldu. Genç kızlar içinde belki adını bile duymayanlar vardır.

Çember(Cember): Yerli ‘yazma’dır. ‘Yemeni’ tipindedir. Karadeniz’e mahsus özel tip bir dokumadır. Hanımlar, başını örtmede kullanırlar. Siyah üzerine beyaz renkte ince desenler yapılmıştır. Kadınlar arasında bu desenler “pisik çavunu”(kedinin ayak izi), veya “dallı” diye adlandırılmaktadır.

Tabla: Yukarıda anlattığımız çembere bir ilave ile değişik bir görünüm, bir tür model olarak başa sarılan şekli. Tablada iç sargı, çiçekli kısmı öne gelecek şekilde köşeli bir görünüm arzeder. Bu sargının açık bıraktığı kısımlar da, diğer çember ile kapatılarak normal yazma şeklinde sarılır. Tabi bu tabla sarma işi, biraz da beceri gerektirir. Düğün ve benzeri özel günlerde genç kızlar, kendine göre daha usta bulduğu arkadaşlarına rica ederek kendi tablasının da güzel olabilmesi için yardım ister. Bugün bu kıyafet de, yerini tamamen normal yazmaya bırakmıştır. Sadece özel gelin kıyafetinin bir parçası olarak gelinlere yine sarılmaktadır.
Fistan(Fisdan): Kadın elbisesidir. Vücudu yukarıdan aşağıya kadar örtmektedir. Kendine göre özel, mahalli dikiş şekli vardır. Mahalli terziler bu ihtiyaca cevap vermektedir. Etekleri kıvrımlı, yakaları kıvrımlı ve işlemelidir. Bu işleme makine ile yapılan zik-zak renkli dikişlerden ibarettir. Etekleri üst üste bindirilerek kırmalı dikilir. 

Bel kısmı daha dar, uzunluğu diz hizasına kadardır. Fistan henüz tamamen ortadan kalkmış değildir. Yine gelinlere giydirildiği gibi halktan da genç kız ve kadınlar ara ara giymektedirler. Bu tip fistanlar bugün dünya moda evlerinde Şoray modası, Çingene modası adı altında piyasaya hakim olma yolundadır. Kıvrımlı tipleri bu yolla ağır paralarla satılmaktadır. Köydeki yerli kadın terzileri bunun çok daha iyisini dikmektedirler. 

Kuşak(Guşak): Kadınların bırakamadığı, bu gün de hala her kadının kullandığı hatta kullanmayanların belki biraz da ayıplanmasına sebep olan bir kuşamdır. Kuşak, her dönemde para ile alınmış, hiçbir zaman yerli olarak dokunmamıştır. Kuşak, bele sarılır. Kalın dokumalı, kırmızı-sarılı renkte ve yündendir. 

Peştemal(Peşdambal): Kuşağın üzerine sarılır. Fistan hizası uzunluğundadır.Yana ve arkaya olmak üzere iki türlü bağlama şekli vardır. Fakat genellikle yana bağlanır. Peştemal, iki türlüdür. Eskiden, yerli dokuma, yün olanları kullanılırdı ki, bunun rengi siyah idi. Bu türleri artık yok oldu. Yerini, para ile alınan ve genellikle Trabzon-İskefiye(Çarşıbaşı) köylerindeki tezgahlarda dokunan kırmızımsı ve beyaz renkte geniş çubuklu, pamuklu dokuma olanı almıştır. Beyazının parlaklığına göre ve kırmızısının koyuluğuna göre; ‘kara  
peştemal(peştambal)’ ve ‘beyaz peştemal’ olmak üzere bu da ikiye ayrılır. Bugün hep bu iki çeşit kullanılmaktadır. 

Yörekbağı : Genç kızlar, beline ve peştemalın üzerine sararlar. Tamamen yerli dokumadır. Ham maddesi, renkli yün ipleridir. Genişliği, iki santimi pek geçmez. Uzunluğu, iki metre civarında olur(Kullanacak olanın bel genişliğine bağlıdır). Ucu, aynı tür iplerle yapılmış püsküllerle donatılmıştır. Bugün artık kullanılmamaktadır. 

İşlik / Yelek : Bugün ‘yelek’ olarak bilinen bu giysinin eski adı ‘işlik’ idi. Ancak ‘işlik’le ‘yelek’ arasında farklılıktan da söz edebiliriz: Yelek, işliğin biraz daha geliştirilmiş şeklidir, diyebiliriz. İşlik, kadınların giydiği kollu bir tür ceket iken yelek; kolsuz, renkli kumaşların ve üzerindeki nakışların bir kompozisyonudur. Yeleği, yine mahalli terziler yapmaktadır.Yelek, genç kızların zekle giydiği bir giysidir. Düğün-dernek gibi özel günler ve bayramlarda giyimin bir parçası olma özelliğini hala sürdürmektedir. Yelek, önden düğmesizdir. Uzunluğu, bel hizasındadır. İşlemeli kısmı, daha çok ön ve etek kısımlarıdır. Son zamanlarda, sarı rengin hakim olduğu yelek, yaygınlaşmaktadır
 

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz