Home Yazarlar Hasan Köse - Yazar Kongre Sürecini Değerlendiren Basın Açıklaması

Kongre Sürecini Değerlendiren Basın Açıklaması

Genel Merkezimiz’in Sendikacılık Profili ve Sendikal Dil

•  Zavallı ifade hürriyeti! Benim Genel Merkezim, seni ne hale getirdi!?. Ne büyük adammışsın Adiy b. Hatim! Yalnızca çağrıda bulunmak için gittiği ve taşlandığı Taif dönüşü, Abdulah’ın yetiminin sözlerine katılmadığın halde söz hakkını korudun. Himaye edip Mekke’ye soktun ve “istediğini söyleyecek!” dedin. Seni, bugün -benim gibi düşünüp düşünmediğine bakmaksızın- örgütümüzün ve ülkemin içinde arayacağız ve o yiğitlerle ülkemizin güzel geleceğine yürüyeceğiz.

•  ‘Saltanat mantığı’ dediğim, yine tecelli edip, paradoksal bir döngüyle kendini tekrar ediyor. Kongre sürecimizde yaptığımız basın açıklamasını, birileri, “Kişiliğime hakaret ediliyor” vehmiyle -yazılı olarak değil de- şifahi olarak sansürlemeye çalışıyor. Bir internet sitesinin, -benimle ilgili haber yaptığı için- Eğitim Bir Sen İnternet sitesinden haber akış penceresi sansürleniyor. Kendini kurumsal kimliğiyle özdeşleştirmek/ayrılamaz hale getirmek, kurumu kendi mülkü gibi görmek bu olsa gerek. Oysa kurum kızmaz, gereğini yapar. Cevap vermek yerine karartma uygulamak. Bu paniğin sebebi ne ola!?

•  Sendika Genel Merkezimiz, Sayın Ahmet Gündoğdu dönemlerinde; hükümeti, desteklememesi gereken en temel konuda bile (açlık sınırının altındaki ücretlerin devamı konusunda) desteklemiş, üyelerimizin itirazlarını da,  “Yetkili sendika değilim.” mantığıyla geçiştirmeye çalışmıştır.

•  Yine hükümetin yapmak istediği ancak,  genel bir kamuoyu desteği bulamadığı için yapamadığı demokratikleşme çabalarına (Yerel Yönetimler Yasası gibi) destek olması gerekirken olmamış, üniformalı bürokrasi ve Kamu Sen ile statükoculuk yarışına girmiştir.  

•  Hükümet’in faiz dışı fazlayı, zaten zar-zor geçinen öğretmenin “dini bayramlardaki ek dersinden keserek”  çözmeye çalışmasına karşı kullandığı dil, son derece etkisiz ve günü savmak kabilindendir. Genel Merkez, “Hükümet, çalışanı üzmeye devam ediyor!” şeklinde yavan bir açıklamayla konuyu geçiştirebilmiştir.

Dini bayramlar nedeniyle ek dersleri AK-Parti değil de, başka bir hükümet kesse idi, tavrımız ve dilimiz nasıl olurdu merak ediyorum.

•  ‘Kaynak yok’ diyen hükümetler üzerinde, -Konfederasyonumuz ve diğer konfederasyonlarla uyumlu bir çalışma yürütüp- kaynak göstermek suretiyle; sonra da yasal düzenlemeler üreterek kamuoyu baskısı oluşturamamışlardır.

•  Kariyer Yükseltme Sınavında, 7 yıl hizmet ve 4 yıllık fakülte kriteri yüzünden birçok öğretmen ve yüksek okul mezunları sınava alınmadı. Bunun  Meslek Liselerine uygulanan ayırımcılıktan ne farkı var? Kaç öğretmen, bundan dolayı sınava giremeyip mağdur edilmiştir? Tabii ki, bir araştırma yapılmadığı için gerçek rakamı bilemiyoruz.

•  Banka promosyonları için Türk Eğitim Sen’le yapılan polemikler çok hoş değildi. “Bakan önce bize dedi.” sözleri sendikal anlayışa sığar mı? Kapalı kapılar ardında alınan sözler üzerinden sendikacılık mı yapılır? Eğer böyle bir pazarlık yapılmışsa, paranın bir kısmını Milli Eğitim Müdürlüklerine kaptırmak başarı mı? Milli Eğitim Müdürlüklerinin tek eksiği 4×4 Jeepler miydi?

•  Basın açıklamaları dışında, iş yavaşlatmak, toplu sevk vb. eylemler neden hiç gündeme gelmez? Merhum Genel Başkanımız, “Her eylem, yeniden diriltir beni.” derken, bürokratlarla yapılan gizli toplantılarda, “Siz yetkili sendika değilsiniz,  ciddi zamlar yaparsak Kamu Sen’e yarar. Yetkili sendika olun, zam yapacağız” aldatmacalarını yutmayı mı kastetmişti?

•  14 Nisan’daki yönetici atama yönetmeliğiyle getirilen, müdür ve müdür yardımcılıklarının sendika eliyle dağıtılması hangi hakkaniyet ölçüsüyle bağdaşır? Bu süre içinde müracaat edip görevlendirilenler, bu işi yapamazlar demiyorum; sınavı kazanmış üyelerimiz bile haklarını alamadılar diyorum. Cuma günü internetten yayınlanan bu yönetmelikten nasıl haberdar olunup da pazartesi nasıl müracaat edilir? Bu devlet ciddiyetiyle bağdaşır mı? 14 Nisan yönetmeliğinden bu şekilde yararlanmak, bizi sahada utanır hale düşürmüştür.

•  Kazandığımızı düşündüğümüz küçük şeyler karşılığındaki suskunluğumuz,  toplumun bize karşı adalet duygusunu ve güvenini kaybetmesine neden oluyor. Bakanlığın yönetim beceriksizliklerini örtmek için, -dişimizle, tırnağımızla kazıyarak bugünlere getirdiğimiz- sendikamızı çok ucuza harcamıyor muyuz?  

•  Ölçüsüz, keyfi bir yönetmeliği savunmak ve ondan yararlanmak kötü emsaldir. Olası bir iktidar değişikliğinde sendika üyelerini nasıl koruyacağız veya yapılacak haksızlıklara hangi yüzle karşı çıkacağız?

•  Sayın Hüseyin Çelik , ‘Öğretmen Sorunları Anketi’mizin tartışıldığı ‘İskele-Sancak’ programında, Sayın Genel Başkanımız’ın nezdinde öğretmenleri; “Halinize şükredin, idealist olun; öğretmenlik parayla pulla yapılmaz; ücret talep etmek, öğretmenlik vakarına yakışmıyor.” diyerek azarladı.

•  Öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarının problemlerinin bir başlık altında tartışmaya açılmadığı 17. Milli Eğitim Şurası’nda Sayın Genel Başkanımız, “Bütün eğitim çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğini” vurgularken sunduğu raporda, devlet okullarının finansmanını velilere yönlendirecek kadroları çözüm olarak sundu ve İskele-Sancak programında Sayın Bakan ikna etmiş olmalı ki, öğretmenlerin, “Öğretmenliği bir kazanç kapısı olarak görmemesi gerektiğini” savundu. Eğitim Bir Sen’li olarak beni, öğretmen arkadaşlar karşısında utandırdı. Kendileri, acaba öğretmenlerin kaç katı maaş almaktadır?..

•  Adana’da bir törende, başörtülü bir kızın kürsüden indirilmesine tepki vermek isabetli olmuştur. Bu kızımıza sahip çıkan şubeyi ve genel merkezi tebrik ediyorum. Ama bu mağdur kızımızın hak ettiği ödülü, evinde değil, bir mitingle Ankara’da verilmeliydi.

TÜBİTAK yarışmasında derece alan kızımıza Milli Eğitim Bakanı -bu olay üzerine- neden soruşturma açtı? Neden korkuyor? diye sorulmadı.

•  Tabanın ısrarı ile bir Danışma Kurulu oluşturuldu. Dolaylı veya doğrudan bazı meseleleri konuşmaları sağlandı. Üretilen çok değerli fikirlere, sendikal yararlılık kazandırılamadı. Danışma Kurulu, danışılan insanların kimlikleri üzerinden göz boyamanın ötesinde fazla bir anlam ifade etmedi.

•  Zor zamanlarda sendikayı sırtlamış arkadaşlarımızın, siyasete kurban ettiklerimizin ve istifa eden üyelerimizin istifa gerekçelerinin bir çetelesini tutuyor muyuz? Yoksa hesabını ahirete mi bıraktık? Bu insanlarımız, -hiç değilde- bize aidat ödediler.

•  Olağan Genel Kurul yaşadığımız bir dönemde, Türkan Şoray ‘ın fikirlerinin bir gazetede manşet üstünden verilmesine rağmen, bizim kongremizin yedinci sayfada birkaç cümleyle geçiştirilmiş olması, gazetelerin kabahati değildir herhalde!..

•  Sendikanın parasıyla, beş yıldızlı otellerde yemekli toplantılarla delegeleri ipotek altına almaya çalışmak, delege vicdanına baskı ve saygısızlık değil midir? ‘Beni seçerseniz’ iması ile ulufe olarak vaat edilen bürokratik makamlar, sendikamız için utanç ve ateş değil midir? Delegenin, bürokratik makamlar karşılığında mı sendikacılık yaptığı zannediliyor? Hak eden hak ettiği yere zaten gelir. Bize düşen haksız engelleri kaldırmak değil midir? Kimin malını, kim kime dağıtıyor? Emanet bilinci bu mudur?

Biz ne diyoruz?

•  Emek yanlısı bir sendikacılık

•  Ekonomik adalet derdi olan bir sendikacılık

•  Sivil bir sendikacılık

•  Koşulsuz özgürlüklerden yana bir sendikacılık

•  Çocuklarımızı, medeniyetimize yabancılaştırmayan bir eğitim için sendikacılık

•  Ülkemizin yüz yıl sonrasını planlayacak çocuklarımıza sahip çıkmak için sendikacılık

•  Yaşayacağı zamanın bilgisine sahip, teknolojisini üretebilecek ve çağa tanıklık edecek bir nesil yetiştirmek için sendikacılık

•  Ülkemizi geleceğe doğru omuzlarında taşıyacak güç, irade ve yetkinlikte bir nesil için sendikacılık

•  Okullarının yönetimine katılmayan çocukların, demokrasiyi idrak edemeyeceğinin farkında bir sendikacılık

•  Okulları, yetenekleri tesbit ve geliştirme merkezlerine dönüştürmek için sendikacılık

•  Çocuklarımızın yetenek, ilgi ve çabaları doğrultusunda ülke kaynaklarını seferber etmek için sendikacılık

•  Öğretmenin mesleki gelişimini sürdürmek için; isteyen her öğretmene, koşulsuz akademik kariyer imkanı sağlayan ve bunu doğrudan özlüklerine yansıtan yasaları çıkarıncaya kadar TBMM’de kamp kuran bir sendikacılık

•  Demokratik katılım kanalları tıkalıyken hiçbir yasaya hukuk denemeyeceğinin bilincinde bir sendikacılık

•  Şube başkanlarını değil, bakanlığı katılımcı bir mantıkla yönetmeye talip bir sendikacılık

•  Üyelerinin ve ülkesinin yüz akı, yakın coğrafyamıza örneklik edecek bir sendikacılık

•  Ulusal ve uluslararası tüm emek örgütleriyle hiçbir siyasi ve ideolojik angajmana takılmaksızın ilişkiler kurabilen bir sendikacılık

•  Kendisi için savunduğu tüm hak ve özgürlükleri bireysel, sosyal, kültürel ve siyasal olarak, her türlü gurup içinde savunabilen bir sendikacılık

•  Eşitlik, özgürlük, adaleti ve toplumsal adaletin önündeki engelleri kaldırma mücadelesini varlık sebeplerinden sayan bir sendikacılık

•  Yönetişim anlayışını egemen kılan ve üye iradesine göre yönlenen bir sendikacılık

•  Tüm türevleriyle, ırkçılığı ve şiddeti reddeden bir sendikacılık

•  Hem yaratılıştan hem sonradan oluşan farklılıkları, sahiden varlığın bir tecellisi olarak görüp, yüksek bir nezaketle yaklaşan bir sendikacılık…

Saygılarımla… ( 27.01.2008) 

Hasan KÖSE
Eğitim Bir Sen Genel Başkan Adayı

HENÜZ YORUM YOK

YORUM GÖNDER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version