Home Yazarlar Abdullah Gülay - Yazar ÇÜRÜYEN İLİŞKİLER

ÇÜRÜYEN İLİŞKİLER

                      Bedenin kimyasının bozulduğu nasıl çürümesinden ve kokuşmasından anlaşılıyorsa; insan ruhunun, insan kalbinin çürüdüğü de ikiyüzlülüğünden, aldatmasından, emanete ihanetinden, yalan konuşmasından, sözünde durmamasından anlaşılmaktadır.

 Aldatan bizden değildir!”  ilkesine uymayan bu davranışlar, ikili ilişkilere, sosyal hayatımıza dayanılmaz derecede kötü kokular yaymaktadır…         İki yüzlülük kalbî bir marazdır, yani hastalıktır ve bu hastalığın sebepleri bilinmektedir. Ancak bu tipler kendilerini hasta olarak kabul etmezler; tam aksine kendilerini cin akıllı, toplumu yönlendiren kişi, usta ve uzman kişi zannederler. Onlara İsra-34’ü, “…Verdiğiniz her sözü yerine getirin, çünkü verdiğiniz sözden mutlaka sorguya çekileceksiniz!” emrini hatırlatsak,acaba hastalıklarına çare olur mu?        

İkiyüzlülük, insan ruhunun çürümüşlüğü ve kokuşmuşluğu demektir; toplumda güvensizlik sebebidir; sosyal fitne radyasyonudur ve bozgunculuk nedenidir. Nükleer radyasyondan temizlenip arınmak ne kadar zor, hatta belli aşamadan sonra imkânsız ise, ikiyüzlülük hastalığından kurtulup temizlenmek de o kadar zor ve imkânsızdır.         

Hangi korku, umut ve baskı altında olursa olsun, haksızın karşısında yer almak; hangi vaat, yıldırma, saptırma ve şaşırtma gayreti olursa olsundoğruyu desteklemek; iyiliği iyilik yaparak tavsiye etmek, kötülüğü kötülükten kaçarak vazgeçirmek… Bunun bir üst derecesi, kötülüğe iyilikle karşılık verebilmek… İnsan olmanın gerektirdiği davranış şekli olmalıdır.         

Adamına göre tavır sergileme, nabzına göre şerbet verme, bir tür manevi radyasyondur. Çünkü“Yapmayacağınız şeyleri söylemek, Allah’ın en çok nefret ettiği şeylerdendir.” (61-3) emrine aykırıdır.Bu şekildeçürümüş ruhlar için,dürüstlük ve sadâkat artık imkânsız hale gelmiştir.         Bu karakterler kendi sosyal çevrelerini, etkileyebilecekleri insanlardan oluştururlar. Ciddi ve dürüst insanlara karşıise ölçülü, mesafeli ve dikkatlidirler.Onlara saygılı, tutarlıve güven verici davranışlar sergilerler. Bu şekilde güvenlerini kazanarak diğer insanlar üzerindeki etkilerini artırmak isterler.           

Kalabalıklarda, saygınlığı kanıtlanmış şahsiyetlerle birlikte görünmeyi önemserler. Kendi güvenirliğinin bittiğini anladıkları zaman toplum nezdinde itibarı olan insanların kanatları altına girerler. Hoşgörülü değillerdir ama öyle görünmeye özen gösterirler. Yanaşanı yandaş, eleştireni düşman sayarlar. Kendi gelecekleri bakımından riskli gördükleri insanları itibarsızlaştırmak için, onlar hakkında yandaşları aracılığı ile yıpratıcı eleştiri, değerlendirme ve zan altında bırakacak yorumlar yayarlar; bir yandan da kendileri olgun tavırlar sergilemeye devam ederler. Daha da tehlikelisi çevresindeki cahil ve aklı kısa düşünen bağımlı insanları,kendi gelecekleri açısından risk gördükleri insanların üzerine salarak;geçmişten gelen genetik özellikleri doğrultusunda bir yandan “vurun!” der ve saldırtır, diğer yandan “durun!” diyerek arabuluculuğa soyunurlar.Eğer kötülükte süreklilik oluşmuş, düzelmesi imkânsız hale gelmiş ise, belli bir süreçten sonra o kişi “…hateme…”olur yani mühürlenir. Benzer bozulmalar toplumun geneline yayılmış ve düzelmesi mümkün olmaktan çıkmış ise, o kavimfelâketlere açık hale gelir.“…öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (11-112)“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”“Çünkü Allah art niyetli bakışların ve kalplerin gizlediği ihtiras ve tutkuların da farkındadır.(40-19)

HENÜZ YORUM YOK

YORUM GÖNDER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version