Sendikalar Sadece Aidat mı Toplar?

 Sendika, bir yönüyle “mülkiyet edinme ve koruma, toplanma, örgütlenme hakkı” olarak birinci kuşak insan hakları” bağlamına girerken, “çalışma, adil gelir ve sendika kurma, grev ve toplu sözleşme hakkı” olarak da ikinci kuşak insan haklarındandır. Günümüz gelişmiş batı ülkelerinde “katılımcı demokrasinin” de en önemli ekonomik, sosyal ve siyasal katılım araçlarından biridir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre Ülkemizde 1.617.410 Kamu Çalışanının sadece 855.463’ü sendikalıdır. Bu veriye göre kamu çalışanlarının yüzde 53’ü üye olurken yüzde 47 si hiçbir sendikaya üye olmamışlardır. Üye olmayan kamu çalışanlarının neden üye olmadıklarının cevabını hem 59. ve 60. hükümet hem de bu dönemlerde kamu çalışanlarını Toplu Görüşmelerde temsil eden üç büyük kamu çalışanları sendikası, Türkiye Kamu Sen, KESK ve Memur Sen ciddi bir şekilde vermek zorundadırlar.

59. Hükümet’in Başbakanı ve Bakanları kamu çalışanlarını “sokaktaki işsizleri ve asgari ücretlileri göstererek tehdit edebilmiş ve işinize gelmiyorsa istifa edebilirsiniz” diyebilmişlerdir. Üç büyük kamu çalışanı sendikası bu duruma ciddi, yeterli, sonuç alıcı cevaplar ve eylemler üretememişlerdir. Hükümet batık bankalara 188 milyon ytl bulabilirken, kamu çalışanlarına yıllık 10 milyon ytl kaynak olmadığına kamu çalışanları sendikaları yöneticilerini ikna edebilmektedir.

Türkiye Kamu Sen’in siyasi, KESK’in ideolojik, Memur Sen’in de teslimiyetçi politikalarının “hükümetler nazarında ciddiye alınmamalarını, güvenilirliliklerinin olmayan etkisiz elemanlar olduklarından dolayı inandırıcılıklarını kaybettikleri” üye olan-olmayan kamu çalışanları tarafından sıkça dillendirilmektedir.

Sendikalar İdeolojik Yapılara Dönüştü

Üç büyük sendikanın üye profillerine baktığımızda Türkiye profilini heterojen olarak yansıtamadıklarını bilakis homojen olduklarını görüyoruz. Sendikalara üye olma gerekçelerinde siyasal ve ideolojik kanaatlerin belirleyici olduğuna şahit oluyoruz. Bu durum sendikaların sosyal ve ekonomik meselelerde demokratik katılımdan ziyade belli siyasal anlayışları semboller üzerinden dayatmacı bir ortak bilinçle hareket ettiklerini ve birbirlerine karşı da üyelerini bu çatışma alanlarını derinleştirerek koruduklarını görüyoruz.

Hükümet lazım olduğu zamanlarda demokrasiden, muasır medeniyetler seviyesinin aşılmasından söz ediyor. Oysa muasır medeniyetler her sosyal kesitin kendileriyle doğrudan veya dolaylı alakalı her karar ve icra sürecine doğrudan katılımının çoğulcu demokrasinin ve insan haklarının asgari zorunluluğu olduğunu bir iman manifestosu haline getirmişlerdir. Ülkemizde “toplu sözleşme ve grev” hakkı yerine muhabbet et git anlamına gelen “toplu görüşme” çay sohbetleri garabeti yaşanmaktadır. Hükümetler kamu çalışanlarına karşı son derece saygısızca davranıp kapıkulu muamelesi yapabilmektedirler.

Toplu görüşmelerde her yıl kamu çalışanlarının ücretlerinin görüşülmesi en son güne bırakılmakta kamuoyunda bıkkınlık oluştuktan sonra küsüratlar üzerinden bir tartışma koparılarak oldubittiye getirilmektedir. Sendikalar bayram harçlığı, pijama yardımı, odun katkısı gibi göreli ikincil meseleleri hükümete kabul ettirdikleri nağaralarını atarak yumuşak koltuklarına dönüyorlar.

Sendikalara şu soruları sormak hakkımız olur:

· Mevcut sendika yöneticilerinin aylık net gelirleri ne kadardır?

· Mevcut sendika yöneticilerinin yönetici olduktan sonraki gelir artış oranlarıyla temsil ettikleri kamu çalışanlarının gelir artışı periyotları aynı mıdır?

· Mevcut sendika yöneticilerinin ilk yönetici oldukları zamanki mal varlıklarıyla şimdiki mal varlıkları izah edilebilir oranlarda mıdır?

· Mevcut sendika yöneticileri her yıl mal varlığı beyanını üyelerine duyuruyor mu?

· Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre Kamu Çalışanları Sendikalarının aylık gelir akışlarını üye sayılarıyla 5 ytl yi çarptığımızda aşağıdaki sonucu görüyoruz. Türkiye Kamu-Sen: 350 bin *5= 1.753 bin YTL, Memur-Sen: 249 bin*5= 1.248 bin YTL, KESK: 231 bin*5= 1.159 bin YTL. Bu rakam 2007 Ağustos toplu görüşmelerde yüzde 100 artarak 10 YTL olduğunu da hatırlatalım.

Sendika yöneticilerinin kamu çalışanlarının gelirlerinin yükseltilmesi konusunda yüzde 2 – 3 gibi oranlarla oyalanırken kendi gelirleri konusunda yüzde 100 bir artışta uzlaşmaları da açıklamaya muhtaç bir durum olarak ortadadır. Bu parayla bu gün yapamadıkları ne yapacaklar gerçekten merak ediyoruz.

Hasan Köse ( MazlumDer Marmara Bölge Koordinatörü), Yeni Şafak, 05.09.2007 

YORUM GÖNDER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz